28 Mayıs 2009 Perşembe


E-Mail

Aslan yıllık izine çıkmadan önce; 'Hareketlidir, hızlıdır, ormanı dolaşıp gelince
bana rapor verir' diye düşünüp vekaletini çakala bırakmış. Bunu tüm hayvanlara
'e-mail' atıp bildirmiş. 'çakal vekilimdir, ona saygısızlık ederseniz bana etmiş
sayılırsınız, geldiğimde hesabını sorarım' diye yazmış.
Çakal, ertesi gün büyük havalarda ve çalımla ormanda dolaşmaya başlamış.
Bakmış Gergedan su içiyor. Arkasına yaklaşıp bir parmak atmış. Gergedan
hışımla geriye dönmüş, bakmış ki çakal, mail aklına gelince gıkını çıkartmadan
'La havle..' çekip yürümüş.
Biraz sonra çakal bakmış bir Fil ağaçtan meyve koparıp yiyor. Ona da yaklaşıp
bir parmak atmış. Fil kendine parmak atanı ezmek üzere dönmüş, bakmış ki
çakal, maili de düşünüp vazgeçmiş.
Çakal biraz daha gitmiş, bakmış bir erkek Ayı kovandan bal yiyor. Gidip ona da
parmak atmış. Ayı bir hışımla dönüp çakalı yakalamış, yatırmış bir güzel becermiş..
Çakal, yalpalaya yalpalaya yürürken bir yandan söyleniyormuş;
'Ayı oğlu ayı, yine maillerine bakmamış'

Uzaylı

Uzaylılar bir görev için dünyaya inecekler görevleri dünya insanları ile cinsel ilişkiye girerek sonuçlarını gözlemlemek. Uzaylılar Türkiyenin tenha bir kasabasında bir çiftlik evine indirmişler gemilerini. Çiftlik evinin kapısını çalarak kapıyı açan adama amaçlarını anlatmaya başlamışlar. Adam biraz şaşkın biraz heyecanlanarak benim hanıma bi sorayım demiş. İçeri girerek karısına böle böle bişi var nedersin demiş. Kadın:
- 'Tamam olur hem bi gecelik değişiklikten bir şey olmaz'
diyerek kabul etmiş. Uzaylılarla beraber biraz oturduktan sonra uzaylı erkekle dünyalı kadın ayrı bi odaya, uzaylı kadın ile dünyalı erkekle ayrı bi odaya geçmişler. Uzaylı adam başlamış dünyalı kadını soymaya ve daha sonra kendi soyunmaya kadın uzaylı adamın penisini görünce çok şaşırmış ve gülmeye başlamış. Uzaylı:
- neden güldün.
- çok küçük demiş. Uzaylı:
- sol kulağımı çek o büyür demiş.
Kadın çekmiş kulağı gerçektende büyümüs,
-ama demiş kadın şimdide çok ince. Uzaylı gayet rahat
- sağ kulağımı çek o kalınlaşır.
Kadın uzaylının kulağını çekince gerçektende kalınlaşmış ve sabaha kadar defalarca sevişmişler. Sabah olunca kahvaltıdan sonra uzaylıları gönderen karı koca konuşmaya başlamış. Adam kadına nasıl geçti diye sormuş. Kadın :
-"Tek kelime ile mükemmeldi.Peki senin nasıl geçti kocacığım ?"
Adam kendinden çok emin bi şekilde ;
-"Sen var ya sen,şu gül gibi kocanın kıymetini bilmiyorsun, bak elin uzaylısı zevkten kulaklarımı koparacaktı!! "

Ayse Balkonda

Karı ve koca tatil günü evde televizyon seyretmekten sıkılmış, yatak odasına geçmeye karar vermişler....
Ama ne mümkün 7 yaşındaki oğlan evde. - ''Oğlum, hadi biraz sokağa çık, gez, oyna''. - ''Ihhhhh''. Israr faydasız.
Afacanın sokakta gözü yok. - ''Öyleyse, annenle ben odamıza geçelim, sen de balkona.
Etrafta neler olup bitiyor, yuksek sesle bize rapor et''. Oğlan biraz mızıklanmakla birlikte çaresiz balkona geçiyor. Bizimkiler'de yatağa.
Ve afacan c anlı yayına başlıyor; - ''Şu an bizim sitenin otoparkına yabancı bir araç park etti. Şimdi de Aygaz arabası sokağa giriş yaptı.
Yaşlı bir kadın markete giriyor''... Kısa bir sessizlik...Ve rapora devam; - ''Yan komşumuz Ahmet Bey amcayla karısı Necla teyze yatak odasında sevişiyorlar''. Yataktakiler şok vaziyette. Baba sesleniyor; - ''Oğlum, nereden çıkardın şimdi bunu''.. - ''Hiçç. Küçük kızları Ayşe balkonda dikiliyor'da''...

25 Mayıs 2009 Pazartesi



Amerika'da koyu dindar dört kadın,bir yandan kahve içiyorlar,bir yandan sohbet ediyorlardı.
Birinci kadın,oğlundan söz açıp;"benim oğlum rahiptir" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören herkes kendisine 'peder'der."
İkinci kadın da kendi oğlundan söz etti: "Benim oğlum ise papazdır" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören herkes kendisine,'Aziz Peder' der."
Üçüncü kadın da oğluyla övünndü:"Benim oğlum ise kardinaldir" dedi."Bir topluluğa girdiðinde onu gören herkes kendisine 'Yüce Aziz' der."
Üç kadın oğullarıyla övünnmelerini bitirdikten sonra,dördüncü kadini dinlemeye hazır olduklarını belirtmek için gözlerini ona diktiler,beklemeye başladılar.Fakat dördüncü kadın konuşmuyor,büyük bir keyifle kahvesini yudumluyordu...
Üç kadın bir ağızdan sordular: "Ya senin oðlun?" dediler. "Sen de söz etsene oğlundan..."
Dördüncü kadın,kahvesinden son yudumunu aldıktan sonra ağır ağır konuşarak oğlunu anlatmaya başladı.
"Benim oğlum 1.85 boyunda,dalgalı siyah saçlı, ela gözlü,geniş omuzlu,atletik yapılı son derece şık giyinen ve 29 yaşında olmasına karşın çok zengin bir kişidir" dedi. "Bir topluluğa girdiğinde onu gören tüm kadınlar birbirlerinin kulaklarına eğilirler ve 'AMAN TANRIM' derler".

23 Mayıs 2009 Cumartesi

İtalya Başbakanı Berlusconi buyrun!

BİLİM ADAMI

Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken
uzun zamandır onunla çalışan şöförü sıkılarak bir teklifte bulunmuş
-Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim
efendim,demiş,
ne olur izin verinde bu konferansıda sizin yerinize ben vereyim...
Bilim adamı öneriyi kabul etmiş.şöför arka koltuğa geçmiş.
Bilim adamı şöförün şapkasını giyip öne oturmuş.
Konferansın verileceği salona varmışlar.
Şöför kürsüye çıkmış,hiç teklemeden konuşmasını yapmış.ve
sormuş:
-Sorusu olan var mı?
Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri"var"demiş ve oldukca zor bir soru sormuş.
Şöför hiç tereddüt etmeden:
-Çok kolay bir soru,demiş,şöförüm bile bilir.
Gidip çağırayım,sizin sorunuzu o yanıtlasın...

BAHATTİN ABİİ :)

Kadinin biri bir hayvan dükkanina girmis. Papaganlardan birini çok begenmis ve tezgahtara fiyatini sormus.
Adam:
- '100 milyon ama size o hayvani önermem çünkü bize de genelevden
geldi. Agzi çok bozuktur.' demis.
Kadin 'bosver, cok begendim bunu deyip' papagani satin almis. Eve getirmis,
salonun bir kosesine yerlestirmis
Papaganin ortüsünü acmasiyla papagan baslamis:
- 'Oooo... yeni ev,yeni mama... ' Kadin bozuntuya vermemis. Sonra kadinin
kizlari eve gelmis.
Papagan:
- 'Oooo... yeni ev... yeni mama... yeni sermaye...' demis. Kadin biraz
bozulmus. Sonra kadinin erkek çocuklari eve gelmis.
Papagan:
- 'Oooo... yeni ev... yeni mama... yeni sermaye... yeni müsteriler' demis.
Kadin bu sefer bayagi bozulmus. Sonra kadinin kocasi gelmis. Papagan yine
baslamis:
- 'Oooo... yeni ev... yeni mama... yeni sermaye... eski müsteriler... OOOO
BAHATTİN ABI HOSGELDIN!...

Ayet

Aracının direksiyonuna geçip kiliseye gitmek üzere
yola koyulan rahip yolda yürümekte olan bir rahibeye
rastlar. Aracını durdurur ve kiliseye kadar onunla
gelmek isteyip istemediğini sorar. Kadın arabaya
biner ve bacak bacak üstüne attığında bacaklarının
güzelliği ortaya çıkar.
Rahibin gözü kayar ve bakayım derken kısa bir süre
için aracın kontrolünü kaybeder. Aracı tekrar
kontrol altına aldıktan sonra sağ elini rahibenin
bacağı üstüne koyar. Rahibe ona bakar ve şöyle der :
'Rahip, 129. ayeti hatırlıyor musunuz ?'
Utançtan kıpkırmızı olan rahip derhal elini çekerek
rahibeye özürlerini sıralar.
Bir müddet sonra aklı tekrar karışır ve rahibenin
bacağına tekrar dokunur vites değiştirme bahanesiyle
ve rahibe aynı soru ile karşılık verir : 'Rahip,
129. ayeti hatırlıyor musunuz ?'
Utancından yine kızaran rahip elini çeker ve
'af edersin kardeşim, insanoğlu zayıf düşebiliyor'der.
Kiliseye vardıklarında rahibe arabadan iner ve tek
kelime söylemeksizin, ancak çok manalı bir bakış
fırlatarak kaybolur.
Rahip aceleyle içeriye koşturur ve bir İncil alarak
129. ayeti açar okumak için
129. ayet şöyle demektedir : İleriye gidiniz, daha
yukarlarda arayınız. Orada güzellikler bulacaksınız.

Hikayeden çıkartılacak ders :
Görev alanınızla ilgili her zaman bilgili olun, aksi
taktirde fırsatları kaçırabilirsiniz.

HOMO


Kimse yoh mi?

Maho ağa, dağ bayır gezerken bastığı yere dikkat etmez ve
uçurumdan yuvarlanmaya başlar.
Çizgi filmlerdeki gibi, uçurumun yarısında bir ağaç parçasına zor
tutunur.
Kendine gelince var gücü ile seslenir;
-Ula yoharida kisme yoh miiiii?
sadece sesi yankılanmaktadır. Aradan biraz zaman geçer.
Bir gayret daha;
-Ula yoharida kisme yoh miiiii?
Hiç ses soluk yoktur. Epey zaman geçer.
Hava kararmaya, tutunduğu dal çatırdamaya başlamıştır.
Zaten kolunda da mecal kalmamıştır.
Son bir gayretle ve bağırmaktan kısılmış olan sesi ile;
-Ula, ula yoharida kisme yoh miiii?
Derken, nereden geldiği belli olmayan, içinden mi, dışından mı bir ses duyar;
-Ben varım!...
Gözleri parlamış ve azıcık can gelmiştir Maho ağaya;
-Ula sen kimsin?
-Ben seni yaratan Allahım.
-Bana bir çare Allahım ne olur.
Allah;
-Saatlerdir orada sabırla ve isyan etmeden bekledin ey kulum.
Bu sabrının mükafatı olarak senin bütün günahlarını affettim.
Bırak elini ve gel cennetime!
Maho ağa azıcık düşünür;
-Ula başka kimse yoh miiiiiii?...

Cinsiyet

iki bebek battaniyelerin altında oturuyormuş biri diğerine sormuş;
- Sen erkek bebek misin kız bebek mi?
Öteki;
- Bilmiyorum, nasıl anlarız ki?
Diğeri;
- Ben biliyorum akıllım demiş ve
Ötekinin battaniyesinin altına kafasını sokuvermiş 2-3 saniye sonra kafasını dışarı çıkarmış veeee
gülümşemiş.
- Sen kız bebeksin bende erkek
Öteki;
- Ama nereden anladın?
-Çok kolay akıllım senin patiklerin pembe benim kiler mavi..

22 Mayıs 2009 Cuma


Tamir

Delikanli kiz arkadasi ile aganigi naganigi yapacak yer ararlar ancak
bulamazlar ve bir kamyonun altina girerler.
Bir sure sonra delikanlinin omzuna bir el dokunur delikanli bakar ki bir polis. Hemen toparlanir ve polis sorar;
" Ne yapiyorsunuz bakayim siz burada"
Delikanli sogukkanli olmaya calisarak;
" Hiic der kamyon tamir ediyordum"
Polis " Bak oglum der bu cumle ile 3 hata birden yaptin"

" 1.cisi : Kamyon tamir edilirken yuz ustu degil sirt ustu yatilir"

" 2.cisi : Alt taraf degil ust taraf cikartilir"

" 3.cusu : Kamyon gideli yarim saat oluyor"

kumbara

Dönmenin biri bir kasaba girer ve büyük bir salam ister.
-Şunlar bir kiloluk, hanmefendi, der kasap. Yeter mi?
-Varsa biraz daha büyüğünü rica edeyim, şekerim, der dönme.
-Şu acaba yeter mi, hanmefendi? Tam bir buçuk kilodur.
-Bunların daha büyüğü var mı acaba, tatlım?
-Bir dakika! deyip masa altına eyilir kasap. Oradan iki buçuk kiloluk bir salam cıkarır. Bu yeter mi, acaba? diye sorar.
-Bayıldım vallahi. Tam istediğim büyüklükte. İşte o olsun, o.
-Peki hanmefendi. Makina da dilim dilim keseyim mi?
-A-aa... der buna şaşıran dönme. Ayol ben bir kumbara mıyım!

sivilce

Kadının biri, günün birinde doktora gitmiş. Sızlayıp duruyormuş. Doktor, "Neyin var?" diye sormuş. Kadın, eteğini yukarı kaldırıp iki bacağını aralamış ve cinsel organının kenarındaki kırmızı lekeyi gösterip "Doktor bey şu sivilce günlerdir geçmedi. Ne olur bana yardım edin" demiş. Doktor, sivilceye bakmış ve yan odaya gidip pamuk ve kolonya almış. Kolonyalı pamuk ile sivilceyi silmiş ve leke kaybolmuş. İki gün sonra kadın aynı şikayetle yeniden gelmiş. Doktor yine aynı işlemi yapmış ve leke yine silinmiş. Bir iki gün sonra kadın tekrar gelmiş. Tabi şiikayet de aynı tedavi de...
Kadının dördüncü gelişinde doktor, artık sinirlenmiş ve kadına sert bir ses tonu ile:
-Yahu hanım, senin kocan ne iş yapıyor?
-Marangoz efendim.
-Söyle o kocana, yalarken kulağındaki kırmızı kalemi çıkarsın...

15 Mayıs 2009 Cuma

Mükemmel İlaç


Günlük

Bir karı-kocanın aynı gün günlüğe yazdıkları...
Kadının Günlüğüne yazdıkları:
Bugün üç yıl bitti.
Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü
kadar mutluyum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum.
Mükemmel bir erkek,cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var.
Bugün Cumartesi,bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin.
En sevdiği yemek olan pastırmalı Kurufasulye ile pilav yapıyorum.
Pişti, demleniyor.
Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim.
Yemekten sonra, şöminenin karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız...
Eve geldi sonunda.
Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde sanki.
Aman Tanrım, yoksa?
Tüm cilvelerime rağmen, bana yanaşmadı. Arkadaşlarıyla ne
yaptığını sordum,
ağzında birşeyler Geveledi.
Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın,hala
uzak,hala kabuğuna çekilmiş.
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor.Benden genç mi acaba?
İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım 'neyin var?'
diye sordum. Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık
dolu.. 'Yok birşeyim' diye geçiştirdi.
O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum,
daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu.
Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile.
Belki de kilo alıyorum. Çok mu vır vır
yapıyorum? Elini tuttum. Elimi okşadı,ama eller hissiz, parmak
uçları soğuk... Stepe başlasam? Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan.
Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti...Bittti...Bitti. Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez
onun kollarına attım. Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım.


Kocanın Günlüğüne yazdıkları :
Öff be, GALATASARAY yine yenildi. Ama, kuru fasülye güzeldi.

......erkekler kalem gibidir......nekadar ince gözükseler de ham
maddeleri odundur.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Durumun Özeti

Başbakan bir okulu ziyaret eder öğrencilerle sohbet eder.
Öğrencilerden Temel, size 3 sorum olacak der;

1- Nasıl oldu da seçimlerde bu kadar yüksek oy aldınız?
2- Özelleştirmeden gelen bütün paralar nereye harcandı?
3- Türban'ı neden sorun haline getiriyorsunuz?

Aniden zil çalar çocuklar tenefüse çıkarlar.
Teneffüsten döndüklerinde sözü Dursun alır;

- Size 5 sorum olacak der ve sorar :

1- Nasıl oldu da seçimlerde bu kadar yüksek oy aldınız..?
2- Özelleştirmeden gelen bütün paralar nereye harcandı..?
3- Türban'ı neden sorun haline getiriyorsunuz..?
4- Ders zili neden 30 dk önce çaldı..?
5- Temel nerede...?

Yine Temel

Temel ; karisiyla yıllardır süregelen kavgalarini anlatiyormus eski bir arkadasina.
Derken Temele sormus samimi olan arkadasi, :
- Peki Temelcigim ; karin yatakta nasil ? .
- Valla abi , tam bir şey söylemek zor ne bileyim kimisi iyi diyor, kimisi kötü .....

Heykel

Yillarca, iki kahraman heykeli, biri erkek, biri disi,
birbirlerine bakar durumda parkta dururlarmis, ta ki
birgun bir melek cennetten gelene kadar.
“Sizler iyi ve ornek heykel oldunuz, bu yuzden ben de
size ozel bir hediye verecegim. Yarim saat icin sizi
canlandiracagim, siz de bu sure icinde ne isterseniz
yapabileceksiniz” demis.
Ve melek ellerini cirpar cirpmaz heykeller canlanmis.
Birbirlerine biraz utanarak yaklasmislar, ama sonra
hizla parktaki caliliklarin arkasina kosmuslar. Kisa
bir sure sonra caliliklarin arkasindan kikirdesmeler,
kahkahalar duyulmus, calilar sallanmis.
Onbes dakika sonra, caliliklardan cikmislar, ikisinin
de yuzunde genis bir tebessum varmis.
-“Onbes dakikaniz daha var” demis melek, gozlerini
anlamli anlamli kirparak.
Disi heykelin yuzundeki tebessum biraz daha yayilmis
ve erkek heykele donmus:
-“Harika! Ama bu sefer güvercini sen tut, ben siçicam kafasina
!..”

Heykel

Kadın yatakta sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar ve
- "Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran..." diyerek adamın her yerine bebe yagi sürerek bebe pudrası serper,
- "Sakin kımıldama ve bir heykelmişsin gibi davran" der.
Kocası gelir,
- "Bu nedir hayatım?..." diye sorar.
- "O mu? Sadece bir heykel hayatım. Smith' ler yatak odaları için bir tane almışlardı çok beğendim bizim için de bunu ısmarladım." der Kadın...
Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz ve daha sonra yatarlar.
Gece saat iki sularında adam kalkar ve doğruca mutfağa gider. Sonra elinde bir sandviç ve bir kutu bira ile geri döner ve heykel gibi duran adama dönüp:
- "Al bakalım, bir şeyler ye, ben 3 gün boyunca Smith'lerde salak gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti!"

Aleks'inki sebzedir...

Bir gun iki Ermeni kadin birlikte lokantaya giderler.

Biri kendine etli bir yemek soyler...
Bunun uzerine digeri "Inanirsin Mari, ben vejetaryen oldum." der
-Nasil yani?
-10 yildir vucuduma dirhem et girmemistir.
-Ne yani Aleks'inki sebzedir?..

Niye Polise?

Ünlü güftekâr ve tamburî Osman Nihat Beyefendi çapkınlığı ile pek meşhurmuş. Ankara'da bulunduğu sıralarda güzel bir günde Kızılay'a doğru yürümekte iken hemen önü sıra da çok güzel endâmlı, alımlı, çalımlı bir bayan yürüyormuş. Osman Nihat Bey kadına biraz yaklaşarak başlamış dil dökmeye:
- Aman Ya Rabbi! Ne güzel endamınız var! Şu belin inceliğine bakın. Ya saçların omuzlara dökülüşü. Kadın omuzunun üzerinden arkasına söyle bir bakıp, kafasını çevirmiş ve de sinirli sinirli yoluna devam etmiş. Fakat Osman Nihat Bey kadının peşini bırakmamış ve dil dökmeye devam etmiş:
- Bacaklarınızın güzelliği, keklik gibi sekisiniz ne de hoş... Sizinle birlikte olmak her halde hayata bedeldir..." Ve daha neler ne dil dökmeler. .. Tam bu sırada Kızılay Meydanı' na yaklaşmışlar. Dört yol ağzına ve polisin olduğu yere geldiklerinde kadın bütün sinirli haliyle Osman Nihat Bey'e dönerek:
-Şimdi polise veririm! Deyince: Osman Nihat, masumane bir tavır takınıp, ses tonunu yumuşatarak
- Aman hanımefendi, ben bir saattir yalvarıyorum. Niye polise?