30 Aralık 2009 Çarşamba

İbnelik

İki adam vapurda tanışırlar.
Muhabbet ne iş yaptıklarına gelir.
Birisi ben hırsızım der, öbürü ben de ibneyim der.
İbne olan "n'oolur bana nasıl hırsızlık yaptığını göster" diye tutturur...
Hırsız olan "ama sen de bana nasıl ibnelik yaptığını gösterecen" der.
İbne tamam der.
Hırsız "beni iyi izle" deyip, kaşla göz arasında, vapurda ayakta duran
heybetli bi ağır abinin arka cebindeki cüzdanı çaktırmadan çeker alır.
Ve "hadi bakalım sessiz bi yere gidelim de, sen de bana ibneliği nasıl YAPTIĞINI göster" der...
ibne " gerek yok burada da gösterebilirim" diyerek,

ağbiii" der, " Bu adam senin cüzdanını çaldı.."

29 Aralık 2009 Salı

Sigara yasağı

Kapalı alanlarda Sigara yasağının hayata geçirilmesinden sonra müşteri kaybına uğrayan Temel

Kahvehanesinin camına şu ilanı asmış;

HER YERDE SİGARA İÇMENUN CEZASİ 69 TL BİZDE 39 TL DUR :)))

26 Aralık 2009 Cumartesi

İfade

Karısından boşanmış olan bir adam, o gün annesini görecek olan kızına:
“Al kızım bu zarfı. Sen artık 18 yaşına bastın. Bu annene vereceğim son nafaka çeki. Bunu annene ver, sonra 1 adım geri çekil ve annenin yüzündeki ifadeyi seyret!” demiş.
Kız annesine gitmiş: “Anne babam bu zarfı sana gönderdi. Ben artık 18 yaşıma bastığımdan sana gönderdiği son nafaka çekiymiş. Zarfı sana verip sonra 1 adım geride durup senin yüzündeki ifadeyi seyretmemi söyledi...”
Annesi: “Peki kızım. Şimdi babana git. 18 seneden sonra ona aslında senin gerçek baban olmadığını söyle. Sonra 1 adım geri çekil ve yüzündeki ifadeyi seyret!..”

Kayıp

İki adam çok büyük bir çarşıda ’de karılarını kaybetmiş, hararetle arıyorlarmış. Ortada koşuşturup dururken birbirlerine çarpmışlar.
Birisi: “Kardeş kusura bakma bu kalabalıkta karımı kaybettim de onu arıyorum!telaşım ondan”
Diğeri “Sen de kusura bakma ama, ben de karımı arıyorum!” deyince “Madem ikimiz de karılarımızı arıyoruz, tiplerini birbirimize tarif edelim ve ayrı ayrı yerlerde aramaya başlayalım. Eğer rastlarsak saat 4'te McDonalds'ın önüne gitmesini söyleriz...” demişler.
Biri başlamış karısını tarif etmeye: “Benimki sarışın, mavi gözlü, 25 yaşında, 1,75 boyunda,60 kg, topuklu beyaz ayakkabı ve kırmızı mini etek giyiyor...” demiş,
“... peki ya seninki?” diye sormuş.
Diğeri de: “İttir et benimkini! Haydi seninkini arayalım!.

İçki

Adam barda körkütük sarhoş olana kadar içmiş.
Eve gidecek. Ayağa kalkmış. Paat diye yüzüstü yere düşmüş.
Tekrar denemiş, aynı durum. Sürüne sürüne dışarı çıkmış, tekrar kalkmayı denemiş, değişen bir şey yok.
Çaresiz eve kadar sürünerek gelmiş. Kapıyı açmış, karısının duymaması için sessizce oturma odasında kıvrılıp yatmış.
Sabah karısı başına dikilmiş;
- Körolasıca yine bara gidip körkütük oluncaya kadar içtin değil mi?
- Ner’den çıkarıyorsun karıcığım?
- Bardan aradılar. Tekerlekli sandelyeni yine orada unutmuşsun!..

Evcilik

9 yaşındaki Johnny okuldan eve gelir, buzdolabını açar ve tam dondurma alacakken annesi mutfağa girer ve:
- Kaldır onu johnny. Yemek zamanı yaklaştı. Dışarı çık ve oyna...
- Ama oynayacak kimse yok ki!
- Peki, o zaman beraber oynayalım. Ne oynamak istersin?
- Evcilik oynamak istiyorum. Sen anne ol, ben de baba olayım.
- Oldu. Ne yapmamı istiyorsun?
- Sen yatak odasına git ve uzan.
Anne durumu rahatlıkla kontrol altında tutabileceğinden emin, yukarı çıkar. Johnny babasının şapkasını giyer, masadaki kül tablasından bir sigara izmariti alır ve dudağının köşesine yerleştirir. Sonra yukarı çıkar ve yatak odasının kapısına gelir.
Anne: - Şimdi ne yapmam gerekiyor?
- Kıçını kaldır, aşağı in ve çocuğa biraz dondurma ver!..

25 Aralık 2009 Cuma

Kapsam !

Çok ağır bir kalp krizi geçiren Temel, aylarca süren bir dizi önlem ve tedavi sonucu iyileşmiş, taburcu olmadan önce "Sonuçlarınız mükemmel.."
demiş doktoru Dursun , "15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle.. İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz.."Temel
sevinçle evine gitmiş, Fadimeye " Karicuğum tamamen iyileştum. Bu gece daha evvel hiç yapmadiğumuz şekilde bir 'vahşi aşk'a ne dersun?" demiş.
Fadime bir an düşünmüş, "Bilemeyrum.." demiş son derece isteksiz, "Bole bir aşk kalbini zorlayabilur. Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa belki olabilir, riske girmek istemeyrum..!" diye cevap vermiş.
Temel hemen doktoruna koşmuş, durumu anlatmış,
"Tabii..Tabii.." demiş doktor Dursun, almış antetli kâğıdını eline
başlamış yazmaya..
"Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır. Kalbi son derece güçlüdür. Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir seksi ne zaman isterse yapabilir..
İmza Dr. Dursun.."
"Tamam oldu işte.." demiş doktor,
"Haa.. Bir de Karinizun adı neydi yazıyı ona hitaben yazayum."
Diye sormuş Temele.
"Boş verun doktor.." demiş Temel sevinçten yerinde duramayarak
"Belkü melkü diyip kıvıriyur, olayı kişiselleştirup kapsaminu daraltmayalım.. 'İlgilisune' deyun yeter.."

Benim adım Ayşe



Çankaya yokuşundan inmekte olan kamyon kırmızı ışıkta durunca, yanındaki arabadaki sarışın camını indirir ve bağırır:
"Hey benim adım Ayşe! Yükünüz dökülüyor, haberiniz olsun..."
Kamyoncu aldırmaz, yeşil yanınca sürer. Öbür kırmızıda sarışın gene yakalar kamyonu:
"Hey, duymadınız! Ben Ayşe! Yükünüz yola dökülüyor diyorum."
Kamyoncu gene sürer. Üçüncü kırmızıda sarışın arabasından fırlar kamyonun camını yumruklar, indirtir.
"Yahu ben Ayşe! Yükünüz dökülüyor!"
"Hey!" der, "Benim adım da Mehmet. Ankara'da kış var ve yollar buz tutmasın diye kamyonla tuz dökmek zorundayım!"

24 Aralık 2009 Perşembe

Çok yaşa

Bir senedir Turkiye'de bulunan Amerikali cok merak ettigi konuyu Turk arkadasina sormus:
- Turkler neden birisi hapsirdigi zaman "Cok yasa" diyene
"Send a girl"(Bir kız gönder ) diye karsilik veriyor?

18 Aralık 2009 Cuma

KOMÜNİST UYDURMASI

Genç kız annesine sorar :
—Anne aşk nasıl bir şey?
—Aşk mı? Şey... Aşk söyle bir şeydir kızım, hani mesela çok zengin ve yakışıklı bir adama rastlarsın, seni Venedik'e götürür, mehtapta gondolla gezersiniz, sonra San Marco meydanında güzel bir restoranda harika bir yemek yersiniz, nazik falan, ve arkasından en lüks bir otelde sana şahane bir gece yaşatır.
Sonra da, ne bileyim işte, sana güzel bir araba alır, bir
daire alır, ya da deniz kıyısında sana bir villa satın alır,
elmas gerdanlıklar, altın yüzükler hediye eder,
mutluluktan uçarsın adeta, iste ask böyle bir şeydir kızım..
—Ama anne, peki o heyecanlar, güzel duygular, kalbin küt küt çarpması, İlk buluşma, ilk öpücük, birlikte bir şeyleri başarma, paylaşım... Bunlar yok mu?
—Ha onlar mı? Kızım onlar bedava hatun götürsünler diye komünistlerin uydurmaları, yok öyle bir şey!.

Bu sefer

Orta yaşlı çiftin dünyalar güzeli iki kızı vardı
ama
gönülleri bir erkek çocuk arzuluyordu hala. Son bir
deneme yapmaya karar verdiler.

Kadın hamile kaldı. Doğum günü sağlıklı bir erkek
dünyaya geldiğini duyan baba neşeyle hastaneye
koştu ama o güne dek
gördüğü en çirkin bebekle
karşılaştı.

Karısına: "İmkanı yok, bu bebeğin babası ben
olamam.
İki melek gibi kızdan sonra... Kızmayacağım, itiraf
et,
arkamdan bir işler çevirdin değil mi?" diye sordu.

Kadın tatlı bir gülümseme ile cevap verdi:

" Bu sefer değil hayatım :) "

Golf

Evli adam sekreteri ile iş pişiriyordu. Bir gün
O'nun evine
gidip bütün öğleden sonra boyunca seks yaptılar.
İyice
yorulunca da uyuyakalıp sabah 8 de gözlerini açtılar.
Telaşla kalkan adam giyinirken sevgilisine
ayakkabılarını
alıp bahçede çimen ve toprağa bulamasını söyledi.
Eve dönünce karısı sorguya çekti:

"Neredeydin?!"

"Sana yalan söyleyemem, sekreterimle ilişkim var.
Dün
bütün gün seks yaptık..."

"Seni yalancı herif, golf oynuyordun yine
değil mi !!!"

Müdür

Yönetim Tanımları

Ortada bir bebek vardır ve üretilmesi gerekiyordur. ...

9 kadının, 1 bebeği 1 ayda doğurabileceğini söyleyen kişiye
PROJE MÜDÜRÜ denir.

1 bebeğin, 18 ayda ancak doğacağını söyleyen kişiye
ÜRETİM MÜDÜRÜ denir..

1 kadının, 1 ayda, 9 bebek doğurabileceğini söyleyen kişiye
PLANLAMA MÜDÜRÜ denir.

1 bebeğin üretim şeklinin ille de yanlış olduğunu söyleyen kişiye
KALİTE KONTROL MÜDÜRÜ denir.

Dünyada hiç kadın ve erkek kalmasa da o bebeğin kendini doğurabileceğini
söyleyen kişiye
PAZARLAMA MÜDÜRÜ denir.

1 kadından, 1 bebeği, 1 ayda doğurmasını bekleyen kişiye
GENEL MÜDÜR denir.

9 bebeğin 1 ayda, 81 bebeğin ise 9 ayda doğabileceğini söyleyen kişiye
ARGE MÜDÜRÜ denir.

1 ayda, dokuz doğuran kişiye
MEMUR denir.

ARADA ''R'' VAR...



Tabur´a yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir konuşma
yapacağını belirtmiş.
Bütün askerler toplanmışlar ve komutan baslamış konuşmaya:
- Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adım Ahmet,
soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola diliniz
sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !
Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var" diye içinden
ezbere koyulmuş.
Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda
solda gördüğü askere soruyormuş: - Sen - Emredin komutanım! - Soyadım
ne benim ?! - Kırç komutanım. - Aferin ! İşinin başına ! Komutan böyle
böyle hergün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse şaşırmıyormuş.
Laz ise bu konuda çok sancılıymış. Ya birgün piyango kendisine çıkarsa
ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş. Nihayet birgün tören esnasında
komutan aniden arkasına dönmüş ve Laz'ı işaret ederek - Sen ! Soyadım
ne benim ?! Laz heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş.Yaprak gibi
sallanmaya başlamış. Komutan gayet sinirli - Sana söylüyorum, cevap
ver, asabımı bozma ! Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Laz'in başı
belaya girecek hemen fısıldamış :
- Arada R var, arada R var...
Bunun üzerine Laz cevap vermiş: - Gört !!!

15 Aralık 2009 Salı

Para üstü !!!


Grip

Temel'in karısı domuz gribine yakalanmış hastaneye kaldırılmış.
Aradan geçen zaman içinde karısı hastalıktan kurtulmuş.
Geçmiş olsun ziyaretine gelen Dursun Temel'e sormuş
-Karin nasil oldi Temel, tamamen iyileştu mi?
Temel kafasını iki yana sallayarak
-Grip geçtu da, domuzluk devam ediiy...

O........... Çocuğu

Rahibe
Bir rahibe günah çıkartmak için rahibin yanına gidiyor. Rahibe:
-"Benim hayatımda bir erkek var, ama o..... çocuğunun teki" diyor.
Rahip soruyor:
-"Neden ona o.... çocuğu diyorsun?"
-"Çünkü o benim yanağımı okşayıp, beni öpüyor."
Rahip, rahibenin yanağını okşamış ve öpmüş sonra sormuş:
-"Böyle mi?"
-"Evet!"
-"Bu ona o..... çocuğu demeni gerektirmez kızım!
-"Ama o benim elbiselerimi çıkartıp vücudumu da okşayıp öpüyor."
Rahip rahibenin elbiselerini çıkartmış ve bir süre sevişmişler. Sonra rahip yeniden sormuş:
-"Böyle mi?"
-"Evet!"
-"Ama bu da ona o..... çocuğu demeni gerektirmez. "
-ıyi de peder, sonra bir güzel beceriyor beni."
Rahip bunun üstüne rahibeyi beceriyor ve tabii ki soruyor;
-"Böyle mi?"
-"Evet" diyor yeniden rahibe.
Rahip:
-"Bu da ona o..... çocuğu demen için yeterli sebep değil."
Rahibe bu sefer bağırıyor:
-"Ama o AIDS liymiş."
-yapma ."Vay o..... çocuğu!"

Entel


Paten

Üç mahkum cezaevi yolundadır. Her birine, hapiste geçirecekleri günler için bir eşya getirmelerine izin verilmiştir. Otobüste, biri diğerine döner ve sorar:
- Eeee sen ne getirdin?
Diğer mahkum bir boya kutusu çıkarır ve
- Bununla her şeyi boyayabileceğim der.
İkinci mahkum bir deste iskambil kaağıdı çıkarır.
- Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kağıt oyunu oynayabilirim.
üçüncü mahkuma merakla sorarlar:
- Sen ne getirdin ?
Adi Temel olan üçüncü mahkum bir kutu çıkarır ve gülerek:
- Bu orkidleri getirdim der. Diğer iki mahkumun kafası karışmıştır.
Merakla sorarlar:
- Bunlarla ne yapabilirsin ki?
Temel sırıtır ve elindeki kutuyu göstererek,
- Kutuda yazdığına göre, bunlarla ata binebilir, yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmişim...

12 Aralık 2009 Cumartesi

utanma

Arap Emiri'nin oglu Almanya'ya egitime gider.Bir süre sonra ailesine soyle bir mektup gonderir:"Berlin super bir yer, insanlar da cok sempatik veburayi cok seviyorum, ama profesorlerim okula tramwaylagelirken ben mercedesimle gelmekten birazutaniyorum." Birkac gun sonra cocuk bir mektup alir, mektupta 1milyon dolarlik bir cek ve su kelimeler vardir:"Artik utanmana gerek yok, git sen de kendine birtramway al"

8 Aralık 2009 Salı

Hasat

Yaşlı çiftçi çok kötü bir yıl geçirmiş..
Ektiği bütün mısırlar perişan olmuş, buğday deseniz öyle, elinde satabileceği tek geçinebilme ümidi armut var.
Doldurmuş sepete tutmuş şehrin yolunu..
Karşısına çıkan ilk evin kapısını çalmış, kapıyı tamamen içini gösteren tülden sabahlık giymiş bir sarışın açmış, seksi birses tonuyla;
'Evet tatlım..' demiş, 'Senin için ne yapabilirim?..'
Bir an şaşkınlığından kurtulup;
'Satılık çok güzel armutlarım var..' demişyaşlı çiftçi..
Adamın heyecanlandığını hisseden afet oyununa devam edip sabahlığın üst kısmını açıp;
'Armutların bu kadar iri ve sert mi?..' diye sormuş..
'Ahh.. Evet..' demiş çiftçi inleyerek, 'Gerçekten çok güzeller..'
Sabahlığın kemerini tamamen açıp bütün vücudunu göstermiş fıstık,
'Bu kadar iştah açıcı mı armutların?..'

Başlamış yaşlı çiftçi ağlamaya..
'Neden o gözyaşları bir tanem?..'

'Bayan..' demiş çiftçi hıçkırarak,
'Süne zararlısı buğdayı perişan etti, kımıl iti mısırı berbat etti, orospunun teki armutları bedava alacak..
Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?..'

3 Aralık 2009 Perşembe

Free mamogram


Bitmeyen Senfoni

Buyuk sirketlerden birisinin genel muduru, gercek bir klasik muzik asigiymis.

Gunlerden bir gun, sehre unlu bir orkestra gelmis. Verecegi konserin en onemli parcasi da Schubert'in unlu 'Bitmeyen Senfoni' siymis'. Genel mudur bu eseri dinlemek icin cok hevesli olmasina ragmen, isi nedeni ile, konsere gidemeyeceginden, gelen davetiyeyi sirketin insan kaynaklari mudurune vermis ve;

"Lutfen bu konsere git ve bana izlenimlerini aktar" demis.

Genel mudurden aldigi talimatla, konsere giden insan kaynaklari mudurunden, ertesi gun bir degerlendirme raporu gelmis.

"Sayin Genel Mudurum" diye basliyormus.
"1- Dort obuaci konserin onemli bir suresinde bos oturdular. Bunlarin sayisi azaltilirsa konsere daha cok katkida bulunurlar.

2- Orkestrada on iki kemanci var. Bunlarin hepsi ayni anda hareket ediyorlar ve ayni notalari seslendiriyorlar. Bence ciddi bir yanlislik. Kesinlikle personel tasarrufu yapilmalidir.

3-Onaltilik notalara agirlik verilmis. Dogrusu buyuk ziyan. Seyirciler sekizlik ve onaltilik notalar arasindaki farki anlamaz. Bu nedenle; onaltilik notalarla eser calarak yuksek ucret alan elemanlar yerine, sekizlik notalari caldirip, dusuk ucretle calisan stajyerler kullanilmalidir.

4-Yayli sazlarla islenen pasajlar, nefesli sazlarla aynen tekrarlaniyor. Bu durum gereksiz tekrardan baska bir sey degildir. Dolayisiyla; tekrarlar onlendiginde, iki saatlik konser yari yariya inecektir.

Ozet olarak sayin genel mudurum; eger Schubert bu onlemleri alsaydi "Bitmemis Senfoni" kesinlikle biterdi.

Arz ederim efendim".